7 Aralık 2016 Çarşamba

YOLO Dünyası için Geri Sayım Başladı!

Ulaşımda En Pratik Yol O!  sloganı ile yola çıkan ve Uber’in karşılaştığı en güçlü rakip olan girişim YOLO için geri sayım başladı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun ilgi gören şehir içi, konfor ve kaliteyi birleştiren yolculuklar sağlayan platformlara bir yenisi daha ekleniyor. Kısa süre içinde hayatımızda farklı bir yer edinmeyi hedefleyen girişimin adı YOLO.
YOLO, şehir içinde lüks segment araçlar ile şehir içi VIP taşımacılık hizmeti veren ve sektöre çok iddialı girerek diğer rakiplerine nazaran çok farklı iş modeli ve kazanç vaat eden bir mobil uygulama. Dünyada Uber modeli olarak bilinen mobil uygulamanın Türkiye versiyonu olarak planlanmış olan YOLO, uzun süren Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkmış.
YOLO’yu dünyadaki benzerlerinden farklı kılan en önemli özellik TR’de hukuksal altyapısının sağlamlığı ve farklı kazanç modelleri. YOLO, hem kullanıcılara, hem de iş ortaklarına sağladığı yeni nesil bir iş modeli ile kısa sürede yola çıkıyor.
haydar-colakoglu
YOLO, TEB Holding ve Çolakoğlu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Haydar ÇOLAKOĞLU başkanlığındaki güçlü yatırımcı ve yönetim kadrosu ile de dikkat çekiyor. Yönetim kademesindeki 12 kişilik tecrübeli ekibin, 1 yıl süren çalışmaları sonucu ortaya çıkardıkları YOLO, şehir hayatına yeni bir soluk getirmeyi planlıyor.
haydar-colakoglu-teb-genel-mudur
haydar-colakoglu-teb
haydar-colakoglu-teb-genel-mudur
Ulaşımdaki zorlukları keyif ve konfor ile çok uygun koşullarda sunmayı hedefleyen ekip adına konuşan YOLO Yönetim Kurulu Başkanı Haydar ÇOLAKOĞLU şunları söyledi;
“Günümüzde temel ihtiyaçlarımızdan biri olan şehir içi konforlu seyahatin hızlı, güvenli ve ucuz olarak sağlanabilmesi başlangıç noktamızdı. Bununla birlikte, kayıt dışı kalan birçok seyahatin kayıt altına alınarak vergilendirilmesi, sektörde hukuksal altyapının sağlamlaştırılması yeni düzende yeni normallere alışan bizler için çok önemli. İşlerimize teknolojiyi en verimli şekilde entegre etmek hem kullanıcılarımıza hem de iş ortaklarımıza yüksek kazanç sağlayacaktır.
YOLO yüzde yüz yerli yapım bir uygulamadır. Amaçlarımızdan biriside bu iş modelini hızlı bir şekilde ülke dışında da kullanılan bir marka yapmaktır. YOLO’nun temel felsefesi bundan ibarettir.
Kendi kurucularımızın sağladıkları desteklerin yanında, henüz başlangıç aşamasında iken Los Angeles merkezli bir yatırım şirketinden 16 milyon dolar değerleme ile bir kısım yatırım aldık. Kendileri ile yaptığımız çalışmalar sonucunda da “you only live once” baş harflerinden oluşan YOLO isminde karar kıldık. Bunun yanısıra Los Angeles, San Francisco, Londra ve Zürih merkezli yatırımcı grupları ile de görüşmelerimiz devam etmekte. Bu güç birliği platformu ile hem UBER gibi bir dünya devine rakip olacak, hem de Türkiye’den bir dünya markası çıkartabilmek için çalışacağız.
haydar-colakoglu-yolo-turkiye
Başlangıç gününde 300’ün üzerinde araç ile hizmet verecek olan YOLO ile kullanıcılar, tek tuş ile araç çağırabilecek, ulaşım ücretlerini kredi kartları ile ödeyebilecekler. Araçta unuttukları herhangi bir eşyanın güvende olduğunu bilecekler. Yıl sonu hedefimizde 1000’i aşkın araçla hizmet vermek var.
Bu uygulamaların yanısıra yolcularımızı çok özel kampanyalardan da faydalandıracağız. Farklılıklarımız, ilk günden bu ayrıcalıklar ile görülecek. Kasim ayında acilacak beta surumu ile İstanbul`un bazi seckin mekanlarinda yapilacak test surusleri ile hizmete baslayacak olan uygulama üzerinden özellikle tanıtım günlerimizde kayıt yaptıran yolcularımıza 15 Aralık - 4 Ocak tarihleri arasında ücretsiz ulaşım hakları, çeşitli promosyonlar sağlayacağız. Açılışa özel bu kampanya gibi birçok büyük kurumdan da kampanya desteği alan YOLO ile yolculuklarınızın standartları değişecek. YOLO’yu hepinize tavsiye ediyorum. YOLO dünyasına hoş geldiniz.”
GooglePlay ve AppStore dan indireceğiniz uygulama sayesinde YOLO dünyasında siz de yerinizi alın. Detaylı bilgi ve iletişim için www.yolo.com.tr adresinden YOLO’ ya ulaşabilir @yolo_turkiye Instagram adresinden de takip edebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını oku

3 Aralık 2016 Cumartesi

Deli Miyiz Biz?


En yakın dostumla Kızılay’ın en tuhaf muhiti olan Sakarya Caddesi’nde yürüyoruz. Nereye aktığı belli olmayan bir kalabalığın içindeyiz. Hem de kol kola. Ayaklarımızla biraz da biz eskitiyoruz asfaltı.

Etrafa aval aval bakıyoruz. Bakmak bedava ne de olsa. Hava güneşli. Fırsat bu fırsat deyip düştük yola. Müzmin bir sonbaharın son günlerini iştahla tüketiyoruz. Önümüz kış, bir daha böyle havayı bulamayız.

Adımlarımızı bir asker gibi ritmik atmaya çalışıyoruz. Dostum bana bakıyor, ben dostuma bakıyorum. Bu arada bir bayana yanlışlıkla omzum çarpıyor. “Kardeşim önüne baksana.” der gibi manalı manalı bakıyor bayan. Birine daha çarpıyorum. Bir bakıyorum yaşlı bir teyze. Teyze içinden bir şey demiyor. Açık açık yüzümüze “Yavrum deli misiniz?” diyor. Deli miyiz peki? Tabi ki değiliz.
Ve yürüyoruz Sakarya Caddesi’nin envai çeşit kokuya bulanmış asfaltında.

Her adımımızda başka bir koku çalıyor burnumuzun kapısını. Birinci adımımızda burunlarımızı balık kokusu yokluyor.

-İnsanlar bu kokuya nasıl dayanıyor?

Arkadaşım;

-Ne bileyim ben.

İkinci adımımızda barlardan yayılan içki kokuları buluyor bizi.

Arkadaşım;

-Üfff… İnsan içmeden sarhoş olur burada.

-“Benim kafam dönmeye başladı bile”  diyorum ve birlikte bir kahkaha salıyoruz kalabalığın arasına. Gözler üzerimizi şöyle bir yokluyor ve yollarına devam ediyor.

Ben;

-Şu köşeye oturalım biraz. Ayaklarım koptu.

-Tamam, oturalım.

Birlikte çöküyoruz Sakarya Caddesi’nin yapış yapış olmuş kaldırımına.

-Bugün içimde ayrı bir heyecan var. Kendimi nutuk atmamak için zor tutuyorum.

-Lütfen, bari şu an yapma. Bugünkü rezillik kotamızı doldurduk sanırım.

-Ne o korktun mu? Neden biz rezil olalım. İnsanlar öncelikle kendilerine baksınlar. Bugün kaç kez yalan söylediklerini, kaç insanı aldattıklarını, kimleri küçümsedikleri düşünüp kendilerinin rezillik katsayılarını hesaplasınlar.

Ve nutkuma başlıyorum.

Yüksek bir şeyin üzerine çıkıp kalabalığa doğru bağırarak:

-Dostum, “Hayat çok anlamsız.” cümlesini dillerine pelesenk edenleri görmüşsündür. Hayatı insanların kendileri anlamsızlaştırırlar. Sonra çıkıp bir nara gibi bu cümleyi zamanın suratına fırlatırlar. İnsanoğlu sorumluluğu kendi üzerinden atacak kadar acizdir.

İnsanlar kalleştir dostum. Birçoğunun -bir hayvan kadar bile- inandıkları değerlere sonuna kadar sahip çıktığı görülmemiştir. İdeallerini, mefkûrelerini, davalarını bir çırpıda basit çıkarlara satanlara kalleş kelimesinden başka ne yakışır ki. Şimdi ben bunları söyleyince birçoğu üstüne alınmayacaktır. Kendisinin böyle bir şey yaptığını asla kabul etmeyecektir. Hâlbuki her an inandıklarına ihanet etmektedir. O ise kabul etmek yerine inkâr yolunu seçecektir. Çünkü insan kendini yüceltmekten hoşlanır, aşağılamaktan hoşlanmaz. Oysa büyüklük kendi egona darbe indirebilmektir.

Ben davaya sahip çıkmayı bir sarhoştan öğrendim dostum. Bir sarhoş ki ne meyhanesini terk eder ne de içkisini. Orada sabahı etmeden, son yudumu damarlarına ulaştırmadan evinin yoluna düşmez. Parasını pulunu bu yolda tüketir. Sevdiğini, eşini, dostunu içkisi uğruna feda eder. Ve bir gün bu uğurda can verir.

Bağırmayı kesip arkadaşıma:

-Keşke biraz önce konuştuklarımı not etseydim. Oysa ne de güzel felsefi laflar etmiştim demeye kalmadan etrafımızda polisler yerlerini almıştı.

Polislerden biri:

-Haydi, beyler karakola gidiyoruz.

-Ne o memur bey düşünce suçu mu işledik yoksa?

-Deli misiniz kardeşim siz?

-Vallahi biz de bilmiyoruz.




Devamını oku

23 Kasım 2016 Çarşamba

Unutulmayan / Unutulmayacak Dizi: Bizimkiler



Uzun zamandır Laf Ola bölümüne bir şeyler karalamadığımı fark ettim. Ne yazayım diye düşünürken aklıma hakkında daha önce de yazı yazmak istediğim Bizimkiler dizisi geldi. Doksanlı yılları yaşayanların öyle ya da böyle izlediği bu güzel dizi hakkında hiçbir şey yazmamak bana yakışmazdı. Dizinin bir hayranı olarak biraz da olsa "Bizimkiler" hakkında bir şeyler karalamak boynumun borcuydu.

14 yıl boyunca mütemadiyen yayınlanmış, pazar günlerinin vazgeçilmezi olmuş bir dizi ve onun ayrılmaz parçası olmuş: Pazar günü yapılan banyolar, pazartesiye yetiştirilmeye çalışılan ödevler, okul elbiselerinin ütülenmesi... Hepsinin bir arada yaşandığı akşamlar... Banyo, ödev, ütü üçlüsüyle birlikte zihnimize kazınmış bir dizi.

Bizimkiler, bir apartmanda oturan sıradan insanların günlük yaşamlarının komik bir hikayesidir. Adı üstünde "Bizimkiler" yani bizim gibi insanlar. Katil Yavuz, horozuyla gezer "Hörmetler müdürüm" der. Sarhoş Cemil, "Benim adım Cemil", "Sevim koşşş" der. Yönetici Sabri Bey, Kapıcı Cafer'e fırça atar. Tak tak Sedat "Cızzz internetten" diyerek birini dolandırmaya çalışır. Halil Pazarlama "Kırarım boynuzunu iblis" der ve birinin kafasına bastonu indirir. Sapık Halis, kadınların orasını burasını göstererek "Yumuşak yumuşak" der ve babasından enseye bir tokat yiyerek "Dummkopf" lafını işitir. Dizi bunun gibi klişeleşmiş repliklerle sürer gider.



Türk televizyon tarihinin en uzun süre yayınlanan dizisidir. Dizi, küçük bir kadroyla yayına başlamış olup ilerleyen yıllarda kadrosuna yeni isimler katarak dev bir kadroya sahip olmuştur. Usta oyuncular barındıran Bizimkiler, 14 yıl yayınlanmasına ve kadroya yeni kişiler eklenmesine rağmen ilk baştaki havasından hiçbir şey kaybetmeyerek yoluna devam etmiştir. Bu yönden de Türk televizyon tarihindeki nadir dizilerdendir.

Bizimkiler, geniş bir hikayeye sahip olmadığı ve farklı olaylar barındırmadığı için yayınlandığı dönemde olumsuz eleştiriler almıştır. Her bölümü benzer replikler ve davranışları içeren hemen hemen benzeri durumların yaşandığı sade bir dizidir. Buna rağmen seyirci tarafından beğenilerek izlenmiştir. Çünkü, dizideki karakterler bizden birileridir. Karakterler, her gün sokakta gördüğümüz Ahmet Amca, Mehmet Usta, Ayşe Teyze, Fatma Yenge, arkadaşımız, akrabamız, komşumuzdur. Hatta karakterleri o kadar benimsemişizdir ki artık Erdal Özyağcılar'ın adı bizim için "Şükrü" olmuş ve gerçek adını unutmuşuzdur. Bu durum, Erdal Özyağcılar'ın, "Şükrü" olarak anılmamak için 1997 yılında diziyi bırakmasına bile neden olmuştur. Bu nedenle Bizimkiler, günlük hayatın sıcak ve samimi olarak ekrana yansımış halidir, diyebiliriz. Seyirci bu diziyi bunun için sevmiştir.

Bizimkiler, o dönemde diziyi izlemiş olan, hemen hemen herkesin zihninde hala yerini korumaktadır. Bugünkü diziler gibi yayından kalktıktan 3 gün sonra nadiren hatırlanacak bir şekilde zihinlerden kaybolup gitmemiştir. Bu durum bile Bizimkiler'in değerini ifade etmeye yeter de artar. Çünkü o bir dönemin simgesidir.

Diziyi izlemek isteyenler, Youtube(Fanatik Nostalji Diziler kanalın)'da yayınlanmış 1994-2002 arasındaki 200 bölümünü bulabilirler.

Burada sözlerimi bitirip yapımcı firma olan Bugay Yapım'ın internet sitesinden alıntıladığım Bizimkiler hakkındaki ilginç bilgileri ve dizi jeneriğini sizlerle paylaşmak istiyorum:

" “Bizimkiler” dizisi,

        1987’den 1993’e kadar   TRT 1’de,

        1993’den 1999’a kadar   Star TV’de,

        1999’dan 2002’ye kadar  Show TV’de

14 yıl, kesintisiz olarak Türk televizyonlarında yayınlanmış, birkaç istisna dışında, yayınlandığı günlerin hep birincisi olmuş, izleyicinin en beğendiği, en çok ve en uzun süreyle izlediği dizi olma rekorunu elinde tutmuştur. Bu özellikleriyle, dizi, şimdiye kadar 50–60 dakikalık 465 bölüm olarak gerçekleştirilmiştir.




Dizinin yapımcısı Bugay Film Yapım Reklamcılık Ltd.Şti, TV dizisi yapımcılığı alanında Türkiye’nin en başta gelen firmasıdır. Firmanın kurucusu Umur Bugay, dizinin senaryo yazarlığını ve dramaturgluğunu da yapmıştır. Umur Bugay, mizah yazarlığındaki ve Türk sinemasındaki birikimini Bugay Yapım altında “Bizimkiler” dizisine aktarmıştır. Dizinin araştırma ve öyküleme çalışmaları 8 kişilik yazarlar grubu tarafından yapılmış; senaryo yazımı Umur Bugay ve Sulhi Dölek; yönetmenliğini 459. bölüme kadar Yalçın Yelence, 460. bölümden itibaren Erkavim Yıldırım yapmıştır.

Dizinin özgün müzikleri, Türkiye’de modern folklorik müziğin ustası sayılan Arif Erkin tarafından hazırlanmıştır.

Böylesi bir yaratıcı kadronun özenli çalışmasıyla ortaya çıkan “Bizimkiler” yayınlanmaya başladığı 1987 yılından beri yazarlar, yapımcılar, gazeteler, televizyonlar ve halk jürileri v.b. tarafından “en sevilen” dizi seçilerek ödüllendirilmiştir.

465 Haftalık Rekor

 “BİZİMKİLER” 465 HAFTA, 14 YIL

TV’lerin “en çok izlenen” dizisi, “Bizimkiler”, Türk TV’lerinin sürekli  olarak 14 yıl üst üste yayınlanan tek dizi olma özelliğini de elinde tutuyor. Bu süreklilik; uluslararası  alanda da bir önemli bir büyüklük. Bu ömre ulaşmış dizi sayısı parmakla gösterilecek kadar az.

Dizinin ömrü bu rakamlara ulaşınca, elbette, pek çok ilginç durum da ortaya çıkıyor…

“Bizimkiler” 465 hafta her Pazar izleyici karşısına çıkmış.

Bu 465 hafta yayınlandığı her Pazar, 3-5 özel durum dışında hep “en çok izlenen program” olmuş..

465 hafta boyunca; her üç TV izleyicisinden biri “Bizimkiler” izlemiş.



Senaryoları hep Umur Bugay yazmış. Sonra Sulhi Dölek yazıma katılmış. 465 envanterde Umur Bugay’ın toplam 27.900 sayfada toplam 24.500 sahne ve 388.495 diyalog yazdığı ortaya çıkıyor.

Yazı grubu da 465 senaryo için 1860 gün çalışmış. Yani 7 yıl. Buradan da yazı grubunun, 14  yıllık ömürlerinin 7 yılının “Bizimkiler”i konuşarak, tasarımlayarak geçtiği anlaşılıyor.

Dizinin teknik grubunun  2325 günü yani 9 yılı sette geçmiş.

Çekimlerde 5000 çekim kasetine 2500  saatlik kayıt yapılmış.

Oyuncu sayısı; 16 iken günümüzde 60’a yükselmiş. Bu rakam, 15 kişilik daimi kadrosu olan 14 yıllık 4 ayrı tiyatroya karşılık gelebilir.

Bu 14 yıllık serüven içinde; oyuncu kadrosu içinde  hüzünlü değişimler  de olmuş.

Yaman Okay (1991), Yavuz Çetinkaya (1992) Orhan Çağman (1998) Ayton Sert (1998)

Güzin Özipek (2000), Latife Saruhan (2001), Savaş Yurttaş (2002) aramızdan ayrılmış.

Şevket, Şükrü, Cem, Özge rolleri dışındaki roller 14 yıldır hep aynı oyuncular tarafından oynanmış. Şevket rolünü Cihat Tamer’den Engin Şenkan, Şükrü rolünü Erdal Özyağcılar’dan Savaş Dinçel, Cem rolünü Akın Tunç’dan Eray Köseoğlu, Özge rolünü Nesrin Akkoç’dan Başak Köklükaya devralmış.

Atılay Uluışık ise; diziye 11 yaşında bir çocuk olarak başlamışken; bugün Matematik   Mühendisi."


bizimkiler jenerik HD paylaşan: turkcan8458

Faydalanılan Kaynaklar:
http://www.bugayfilm.com/



Devamını oku

Yazarlık Akademisi Derneği 4. Öykü Yarışması Başvuruları Başladı



Yazarlık Akademisi Derneği tarafından bu yıl 4.'sü düzenlenen öykü yarışmasına başvurular başladı.

Büyükler ve liseliler olmak üzere iki kategoride düzenlenen yarışmada öykü konusu ise serbesttir. Her yarışmacının sadece bir eserle katılabildiği yarışmaya son katılım tarihi ise 20 Ocak 2017 Cuma günü mesai bitimine kadardır.

Yarışmaya katılacak eserlerle ilgili en önemli şart ise eserin daha önce herhangi bir yerde yayımlanmamış olmasıdır. Eserlerin hangi formatta düzenleneceği ve eserlerle birlikte istenilen belgelere Yazak'ın internet sitesinde yer verilmiştir. Eserlerin gönderilmesi istenen adres:
YAZARLIK AKADEMİSİ DERNEĞİ Alemdar Mah. Alayköşkü Cad. Hasoğlu İşhanı 2B K: 3 Cağaloğlu Fatih/İstanbul tel: (0212) 512 88 77.

Sonuçları 02 Nisan 2017 tarihinde www.yazak.org adresinden açıklanacak yarışmada dereceye giren yarışmacılara verilecek ödüller şu şekildedir:

Büyükler Kategorisi Ödülleri:

Birinciye: 1500 TL+ plaket

İkinciye: 1000 TL+plaket

Üçüncüye: 500 TL+plaket


Liseliler Kategorisi Ödülleri:

Birinciye: Jürinin belirleyeceği 10 kitap+plaket+Yazarlık Akademisi’nde ücretsiz Yaratıcı Yazarlık Kursu+200 TL

İkinciye: Jürinin belirleyeceği 10 kitap+plaket+Yazarlık Akademisi’nde ücretsiz Yaratıcı Yazarlık Kursu

Üçüncüye: Jürinin belirleyeceği 5 kitap+plaket+Yazarlık Akademisi’nde ücretsiz Yaratıcı Yazarlık Kursu

Yarışmayla ilgili detaylı bilgilere www.yazak.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Fakir Baykurt Öykü Yarışması adlı yazımı okuyarak yarışma hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Devamını oku

19 Kasım 2016 Cumartesi

Öykü yarışması : Fakir Baykurt Öykü Yarışması



Edebiyatseverler için öykü, hikaye ve şiir yarışmaları her zaman için teşvik edici olmuştur. Bu blogda bundan sonra öykü ve şiir yarışmaları hakkında da bilgi vermeye çalışacağım. Yarışmalara katılanlar umarım istediği başarıyı elde edip yazar olma yolunda önemli bir adım daha kat etmiş olurlar.

Sarıyer Belediyesi "Sarıyer Edebiyat Günleri ve Fakir Baykurt Öykü Yarışması" düzenliyor. Yarışmanın amacı: "İlçemiz halkının okuma-yazmaya olan eğilimini arttırmak,  edebiyatın bütünleştirici etkisiyle öğrenci, öğretmen ve edebiyatseverleri edebiyat dünyasının önde gelen isimleriyle buluşturmayı sağlamaktır." şeklinde belirtilmiş.

Yarışma, ortaokul, lise ve yetişkinler olmak üzere 3 kategoride düzenleniyor. Her adayın tek öyküyle katılabileceği yarışmanın son başvuru tarihi 03 Mart 2017'dir. Öykülerinizi Sarıyer Belediyesi Kültür Merkezi, Şehit Mithat Yılmaz Caddesi No:85  SARIYER / İSTANBUL  adresine elden, APS, Kargo ve kurye ile gönderilebilirsiniz.

Yarışma sonuçları 03 Mayıs 2017 tarihinde açıklanacak yarışmada üç kategoride ilk üçe giren öykülere ödül verilecektir. Ayrıca her kategoride mansiyon ödülü ve yetişkin kategorisinde “Tarık Akan Özel Ödülü” verilecektir.

Yarışma sonucunda dereceye giren adaylara verilecek ödüller ise şu şekilde:

ÖDÜLLER :
Yarışmada dereceye girecek öykü sahiplerine şu ödüller verilecektir:
TARIK AKAN ÖZEL ÖDÜLÜ: Fotoğraf Makinesi

1.KATEGORİ

BİRİNCİYE: 1500 TL
İKİNCİYE: 1000 TL
ÜÇÜNCÜYE: 750 TL
MANSİYON: 500 TL

2.KATEGORİ

BİRİNCİYE: 2000 TL
İKİNCİYE: 1000 TL
ÜÇÜNCÜYE: 750 TL
MANSİYON: 500 TL

3.KATEGORİ

BİRİNCİYE: 5000 TL
İKİNCİYE: 3000 TL
ÜÇÜNCÜYE: 2000 TL
MANSİYON: 1000 TL

Yarışmayla ilgili daha detaylı bilgiye Sarıyer Belediyesinin internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Hikaye Nasıl Yazılır? adlı yazımı okuyarak hikaye yazma konusunda yeni bilgiler edinebilirsiniz.


Devamını oku

17 Kasım 2016 Perşembe

Günlük nasıl yazılır? Günlük örnekleri



"Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım; kepaze bir yaşam." Franz Kafka-Günlükler

Yazımızda günlük nedir, günlük nasıl yazılır, günlük yazma örnekleri, günlük tutmak gibi konulara değinecek ve yazma becerilerimizi geliştirme yolunda günlük yazmanın faydalarını paylaşacağız.

İlkokul yıllarından itibaren hemen herkes, öğretmeninin zorlamasıyla günlük tutmayı denemiştir. Zoraki olan bu uygulama genellikle bizi günlük yazmaya alıştırma yerine günlük yazmaktan uzaklaştırmaya neden olmuştur. O dönemdeki yapılan yanlış uygulamalar bu sonuçları doğurmuştur. Oysa günlük tutma, yazma becerilerini geliştirme adına çok önemli bir yazma çalışmasıdır.

Bu küçük girişten sonra konuyu temelden alarak başlayalım:

Günlük nedir?


TDK'da günlükle ilgili iki adet tanım yer alıyor:

1. Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra

2. -edebiyat-Günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce

Tanımları incelediğimizde günlüğün günü gününe tutulan bir yazı türü olduğunu anlıyoruz. Günlükler, günce ve jurnal olarak da adlandırılmaktadır. Adına ne diyersek diyelim günlükler kişinin içini dökme gereksiniminden doğar.

Usta günlük yazarı Andre Gide ise günlüğü şu sözlerle tanımlamıştır:

"Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır." Edebiyatın toplardamarlarından biri olarak her günlük bir portre, bir öykü, bir anı, bir tarih yazısıdır. Yayımlanmak için yazılsın yazılmasın, her günlüğün bir kurgusu vardır. Paris'teki Bir Yabancının Günlüğü yazarı Malaparte'nin dediği gibi, "Günlüklerin, tüm öyküler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır."


Günlük nasıl yazılır?


Günlük, sıradan bir anlatım içeren yazı türü değildir. Yani çocukluğumuzda yazdığımız günlükler gibi değildir.

Örnek:

Sevgili günlük bugün okul iyi geçti ama az kalsın öğretmenden dayak yiyordum ama Mehmet'i at yerine kullandım. Ben de onun sırtındaydım. Çok komikti. Ben Mehmet'in sırtındayken merdivenlerden çıkıyorduk. Ortaokullu çocuğun birtanesi Mehmet'e çelme taktı. Mehmet alta ben üstte çok komikti. Herkez bize gülüyordu. Bir şey daha var. Nugün beden yapmadık. Çarşamba günü de yapmamıştık.

Sevgili günlük yarın okul yok. Ben her gün eve 13.00 da gelirim. Yarın okul olmadığı için annem derslerimi sormaz. Ben de bugün derslerimi çalışmak zorunda değilim. Az önce yemeğimi yedim.
......
......

Bir siteden alıntıladığım yukarıdaki günlük örneği yazacağımız günlüklerin nasıl olmayacağının güzel bir ifadesidir. Peki, günlüklerde anlatım biçimi nasıl olmalıdır ve günlükte hangi olay ve durumlara yer verilmelidir?

1. Günlükler birinci kişi ağzından yazılmış kısa, özlü ve öznel yazılardır.

2. Yaşanılan olay ve durumlar edebi bir biçimde dile getirilmeli ancak dallandırılıp budaklandırılmadan anlatılmalıdır. Gereksiz anlatımlara asla girilmemelidir.

3. Üslubun samimi ve inandırıcı olması önemlidir. Yapmacık anlatımlar inandırıcılığın yitirilmesine neden olur.

4. Konuşma diline yakın bir dil kullanılmalıdır. Anlatımda "iç konuşma" tekniğinden yararlanılarak doğrudan anlatım yöntemi benimsenmelidir.

5. Gerçeklerin çarpıtılmadan ve değiştirilmeden anlatılması önemlidir. Unutmayın ki günlükler, tarih, biyografi, anı için birer belge değeri taşırlar.

6. Her türlü anlatım biçim ve tekniğinden yararlanılabilir. Yani günlüğünüzde öyküleyici, betimleyici, tartışmacı, açıklayıcı anlatım gibi anlatım tür ve tekniklerinden yararlanabilirsiniz.

7. Her olay ve durum günlük konusu olabilir. Yeter ki, yukarıda ifade ettiğimiz şartlara bağlı kalınarak ele alınsın.

Günlük tutmanın faydaları


Günlük tutmak yaşantılarımızı ve anılarımızı kaydetmek açısından önemlidir. Ancak günlük tutmanın bize asıl faydası yazma becerimizi geliştirmede önemli katkısının olmasıdır.

Yazma konusunda kendini geliştirmek isteyenler, genellikle konu bulamamaktan şikayetçidir. Günlük tutma bu engeli aşmanın en iyi yoludur. Günlükte her durum her olay sizin konunuzdur. Dolayısıyla bu bahane günlük tutmakla birlikte ortadan kalkacaktır.

Bir başka yönden her gün yazı yazmak -daha önce de ifade etmiştim- antrenman yapmak gibi doğal bir şekilde yazma becerinizin gelişmesini sağlayacaktır.


Günlük örnekleri


Nurullah Ataç-Günce

Salı, 24 Ocak 1956

GENÇLER.- Eskiden severdim gençlerle konuşmayı, arardım onları. Neler düşündüklerini, neler okuyup nelere ilgilendiklerini öğrenmek isterdim. Tartışmaktan da kaçınmazdım onlarla. Birine bile kendi görüşümü, kendi kanılarımı aşılamağa çalışmadım. Öyle sanıyorum, kişi saygısı, kişilik saygısı vardır bende, kimseye tuttuğu düşünü yolunu değiştirmesini öğütlemedim. Yaşamanın, bu yeryüzünün bence en büyük güzelliği, kişilerin, düşünülerin türlü türlü olmasındadır. Bireylerinin hepsi de biribirine benzeyen, hepsi de biribiri gibi düşünen bir topluluk çekilir mi? Bireylerinin hepsini bir inana bağlayabilen bir toplum güçlü olurmuş, öteden beri söylerler bunu. Ben inanamıyorum buna. Diyelim ki doğrudur, başlıca amacı güçlü olmak mıdır kişioğlunun? en büyük değer güçlü olmak mıdır? ... Bende kişi saygısı, kişilik saygısı olduğunu sanıyorum dedim, vardır diye kesin söyleyemedim: Bilemeyiz ki kendimizi, bir erdeme özendik mi, ona erişmiş gibi görürüz kendimizi, bu düşe kapılıp onu artık edinmeğe de çabalamayız.
Gençlerle konuşmayı eskiden severdim. Günden güne tat almaz oluyorum onların sözlerinden. Bakıyorum da çoğu bir örnek, bir ayrılık, bir çeşitlilik yok dediklerinde. Birini dinle, binini dinlemiş gibi oluyorsun. Kendi kendilerine düşünmüyorlar da çevreden topladıkları yalan yanlış yargılarla, iri lakırdılarla yetiniyorlar. Yüksek sesle konuştular mı, büyük bir iş görmüş gibi seviniyor, övünüyorlar. Gerçekten tatsız mı onların konuşmaları, gerçekten yavan mı? Yoksa ben pek yaşlandım, pek kocadım da onun için mi anlayamıyorum artık onları? Dilerim, doğrusu bu olsun. Kendimizden umudumuzu kesmek ağırdır ya, yarından umudumuzu kesmek daha da ağırdır.


Franz Kafka-Günlükler

19 Şubat 1911

Yataktan çıkayım derken düpedüz serilip kaldım bugün. Nedeni pek basit: Çalışmalardan büsbütün bitkin düştüm; bürodakilerden değil, öbür çalışmalardan. Büronun yalnız şu bakımdan masum denecek bir katkısı var bunda: Büroya gitmek zorunda olmasam kendimi rahatlıkla işime verebilir, beni en çok cuma ve cumartesileri -çünkü söz konusu günlerde kafamın içi kendi işimle dolu oluyor tasarlanamayacak ölçüde yiyip bitiren altı saatlik süreyi böyle bir yerde geçirmem gerekmezdi. Nihayet, bilmiyor değilim hani, benimkisi boşboğazlıktan başka bir şey değil; suç kendimde, büronun alabildiğine kesin ve haklı beklentileri var benden. Ne var ki, benim için korkunç bir ikili yaşam bu ve böyle bir yaşamda cinnetten başka çıkar yol yok sanırım. Bunları ortalığın iyice aydınlandığı bir sırada yazıyorum; öylesine gerçek olmasalar, sizi de bir oğlunuz gibi sevmesem, yazmazdım elbet.
Şunu da belirteyim ki, kuşkusuz yarın yine kendimi toparlayıp büroya gelecek, önce beni servisinizden uzaklaştırmak istediğinizi bildiren sözlerinizi işiteceğim.


4 Ekim 1 9 1 1

Huzursuzum, hiç keyfim yok. Dün uyumadan önce başımın içinde, sol yukarıda çıtır çıtır sesler çıkararak yanan serin bir alevcik hissettim. Bir gerginlik, çoktan sol gözümün üstüne gelip yuvalanmıştı. Hani düşününce öyle sanıyorum ki, bir ay sonra özgürlüğe kavuşacağımı söyleseler bile bürodaki çalışmaya daha fazla katlanamayacağım. Ama yine de görevimi yapıyorum çokluk, şefimi memnun bırakacağıma güvendiğim zamanlar pek rahatım ve durumumu hiç de korkunç bulmuyorum. Zaten dün akşam kasten vurdumduymaz biri durumuna soktum kendimi, gezmeye çıktım, Dickens'i okudum; derken kendimi biraz daha sağlıklı hissettim ve şimdi benden biraz uzaklaşmasına karşın benim haklı gördüğüm hüznü yaşama gücümü yitirdim; bu ise, bana her zamankinden iyi uyuyacağım umudunu verdi. Gerçekten biraz daha derin oldu uykum, ama yeterince uzun sürmedi, sık sık kesintiye uğradı. Kendimi avutmak isteyerek dedim ki: Varlığımdaki büyük çalkantıyı yine bastırdım; ama eskiden böyle zamanlardan sonra olduğu gibi bu kez kendi üzerimdeki denetimi elden çıkarmayacak, şimdiye kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapıp çalkantının artçı! esintilerini hep aklımda tutacağım. Böyle davranırsam, belki içimde saklı duran bir dayanma gücü ele geçirebilirim.


Oğuz Atay-Günlük

6 Ağustos

Üç aydan fazla zaman geçti, bu deftere bir satır, bir düşünce, bir duygu kaydetmedim. Bu arada kitabı bitirdim, yani üç yüz sayfa yazdım; onun telaşı vardı. Sonra, yeni bir şey yapmak isteiğim yoktu. On gündür boştayım. İşinden ayrılmış biri gibi. Kitabı düzeltmeliyim. Vüsat’ı bekliyorum.
Bugün Sevin’den mektup geldi. Mektup bekleme telaşından kurtulamadım. 20 gündür yazmamıştı. Beklediğimi bilmek, onu da telaşlandırıyor. Bundan vazgeçmesi için onu inandırmalıyım ki ne isterse yapabilir. Yoksa, bilemiyorum, sadece ben bekliyorum diye mi yazıyor? Bunu istemiyorum.
Bugünlerde kendimden bahsetme isteği yok. Bu deftere ikinci kitabım hakkındaki düşüncelerimi yazmak istiyorum. Aklımdan bir şeyler geçiyor ara sıra. Unutuyorum. Geldiği anda bu deftere yazmalıyım. “Tutunamayanlar” gibi sayfa bir diye başlamak olmaz. Çok dağılıyorum.


Paylaştığım bilgiler ve günlük örnekleri yazma çalışmalarınızda umarım faydalı olur. Düşünceyi geliştirme yolları nelerdir? yazımı okuyarak yazma konusunda yeni bilgiler edinebilirsiniz.

İyi günlükler :)

Faydalanılan Kaynaklar:
Oğuz Atay-Günlük, İletişim Yayınları, 1987
Nurullah Ataç-Günce, YKY, 2005
Franz Kafka-Günlükler, Cem Yayınevi, 2013
www.turkedebiyati.org
tr.instela.com





Devamını oku

11 Kasım 2016 Cuma

Düşünceyi geliştirme yolları nelerdir? Yazılarımda bu yollardan nasıl faydalanabilirim?



Bu yazıda düşünceyi geliştirme yolları, paragrafta düşünceyi geliştirme yolları ve düşünceyi geliştirme yolları örnekleri ile ilgili bilgi vererek yazılarınızda bunlardan nasıl faydalanabilirsiniz anlatmaya çalışacağım.


Düşünceyi geliştirme yolları


Yazma sürecinde düşüncenin geliştirilmesi, düşünceyi geliştirme teknikleri ile sağlanır. Bu teknikler bir düşünce birimi olan paragrafta, düşüncenin ayrıntılandırılmasını, genişletilmesini ve bir düşünce dokusu oluşturulmasını sağlarlar. Düşünceyi geliştirme teknikleri yardımıyla düşünce, tutarlı bir şekilde yapılandırılarak kolayca anlaması için okuyucuya sunulur.

Bir metinde yazar, fikirlerini daha anlaşılır ve ikna edici kılmak için tanımlama, tanık gösterme, karşılaştırma, örnekleme, benzetme, açıklama, sayısal verilerden yararlanma gibi düşünceyi geliştirme yollarını kullanır. Böylece çok daha etkili bir biçimde fikirlerini sunmuş olur. Velhasıl, bu yazımızda, paragrafta düşünceyi geliştirme yollarını yazılarımızda nasıl kullanabiliriz öğrenmeye çalışacağız.


Paragrafta düşünceyi geliştirme yolları ve örnekleri şu şekildedir:


1. Tanımlama


Bir şeyi özel ve değişmez nitelikleriyle tanıtmaktır. Bir kavram, bir varlık ya da nesne nitelik ve özelliklerine, bu özellikleri hazırlayan neden-sonuç ilişkisine göre tanımlanır.

Kısaca bir kavramı açıklamak olarak ele alınabilir. Genellikle paragrafın ilk kısmında yer alan tanımlama cümleleri, bir varlığın, bir nesnenin ya da bir kavramın özel ve değişmez niteliklerini sıralayarak onu tanıtır. Tanımlama, daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım
biçimlerinde kullanılan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Tanımlamada iki farklı türden söz edebiliriz. Tanımlama nesnel olabileceği gibi öznel de olabilir. Yazar bazen kendi görüşleri doğrultusunda da tanım yazabilir.

Örnek:

  • Mavi gökyüzü, sonsuzluğun simgesidir. (öznel tanım)
  • Çin Seddi, dünyanın en uzun duvarıdır. (nesnel tanım)
  • Bu proje, dünyayı değiştirecek bir buluştur. (öznel tanım)
  • Ankara, Türkiye'nin başkentidir. (nesnel tanım)

2. Tanık gösterme - Alıntı Yapma



İfade edilmek istenen düşünce, başkalarının görüşlerinden yararlanma yoluyla geliştirilebilir. Bilgisine, sözüne ve düşüncesine başvurulan kişinin ele alınan konu alanında güvenilir bir kişi olması gerekir.

Bu yöntemde bir durum ya da kavram açıklanırken, anlatıma inandırıcılık kazandırmak amacıyla başkalarının düşüncelerinden ve sözlerinden yararlanılır. Düşüncelerinden yararlanılan kisinin de alanında uzman olması gerekir. Alıntı yapmada, tanık gösterilen kişinin adına yer verileceği gibi o kişinin sözlerine de yer verilebilir. Alıntı yapmada bir söze yer verilecekse, bu söz tırnak içinde yazılmalıdır.

Örnek:

İnsanı ele almayan, dünyayı insandan soyutlayıp sadece doğayı, kuşları, ağaçları anlatan şeye sanat denemez. Sanatın temelinde insan vardır. Bu konuda Andre Gide de benim gibi düşünüyordu. O bir yazısında şöyle der: “Sanatın konusu insandır.”

3. Örnekleme


En basit ifadeyle bir şeye uygun örnek göstermedir. Örnekleme, hem yazılı anlatımda hem sözlü anlatımda daima başvurulan bir açıklama tarzıdır. Nitekim günlük hayatta veya yazılı anlatımda, örneğin, meselâ, örnek vermek gerekirse, söz gelişi vb. açıklamayı pekiştirici kalıplara daimâ rastlanmaktadır. Bu teknik kullanılırken genelden daha çok özel durumlar ile örnekler geliştirilmesine dikkat edilmelidir.

Örneklerin bazısı tasarlanan, bazısı olmuş, bazısı da gerçeğe dayanan örneklerdir. Hangisi olursa olsun örnekleme, düşünceye görünürlük ve anlaşılırlık kazandırır. Bu yöntem kullanılmadan önce yazar, asıl anlatmak istediğini verir ve daha sonra bu anlatılanlara dayanarak örneklere yer verir. Örnekleme genellikle düşünceleri somutlaştırmak amacıyla kullanılır.

Örnek:

Her şair, istediği gibi şiir yazmakta özgür olmalıdır. Yazılan hiçbir şiir, kalıp­laşmış şiir anlayışlarıyla değerlendirilemez. Hele şiire "modası geçmiş" yakış­tırmasında bulunmak akıl kârı bir iş değildir. Bir Yunus Emre hâlâ okunuyor, bir Karacaoğlan hâlâ televizyonlarda söyleniyor. Önemli olan şiirin büyük dünyasına ulaşmak ya da bu dünyayı oluşturabilecek gücü elinde tutmaktır.

Altı çizili cümlelerde örneklemerle düşünce desteklenmiştir.

4. Benzetme


Aralarında benzerlik ilişkisi bulunan iki şeyden benzerlikçe güçsüz olanın güçlü olana yaklaştırılması yoluyla yapılır. Yazılarda ileri sürülen fikri pekiştirmek ve somut hale getirmek için kullanılır.

Örnek:

Bu şehrin göğünde sürekli bir duman, yollarında yuvarlanan toz bulutları vardı. Yakıcı güneşin altında harap olmuş sokaklar, evler, hanlar, hamamlar, pencereler, çerçeveler renkleri solmuş bir tabloyu andırıyordu.

Bu paragrafta harap olmuş bir şehirden söz edilmiş ve bu şehirdeki “harap olmuş sokaklar, evler, hanlar, hamamlar, pencereler, çerçeveler” renkleri solmuş eski bir tabloya benzetilmiştir.

5. Sayısal verilerden yararlanma


Bir düşünce açıklanır veya kanıtlanırken gerektiğinde sayısal veriler kullanılır. Sayısal veriler, okuru ikna etmede oldukça etkili bir yoldur. İnsanların sayılara karşı beslenen güvene bağlı olarak istatistiklerin inandırıcı bir etkisi olduğu gözlenmektedir.

Bu yöntemde bir görüş bildirilirken, bu görüşle ya da konuyla ilgili daha önce yapılmış çalışmalarda ortaya konulmuş sayısal veriler kullanılabilir. Daha çok istatistiksel bilgiler sunulacağında kullanılan bir yöntemdir. Bilimsel yazılarda daha çok kullanılır. Bir diğer kullanım yeri de günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş haberlerdir. Sayısal verilerin mevcut olduğu haber metinleri her zaman için daha dikkat çekicidir.

Örnek:

Tanzimat döneminde yazar ve şairlerimizin %79.5’i İstanbul’da, %7.1’i Anadolu’da doğmuştur. Cumhuriyetten sonra ise bu oranlarda büyük bir değişme olmuş İstanbul doğumluların oranı %29, Anadolu doğum­luların oranı ise %67 olmuştur. Bu bize Türk edebiyatının halkçı bir nitelik kazandığını göstermez mi?

6. Karşılaştırma


Karşılaştırmada iki ya da daha fazla şey arasındaki benzerlik veya farklılıklar değerlendirilir. Diğer bir deyişle, benzerlikleri, zıtlıkları gösterme işidir. Böylece düşünceye açıklık kazandırılır. Karşılaştırmada çeşitli görüşler birbirleriyle karşılaştırılır. Daha çok söyleneni inandırıcı kılmak için iki farklı kavramın ortak olan ya da olmayan yönleri karşılaştırılır. Düşünsel metinlerin yanı sıra yazınsal metinlerde de kullanılır. Yazınsal metinlerde kişiler ya da yerler karşılaştırılabilir.

Örnek:


  • Bizim yaşadığımız yerler, bu büyük şehre göre çok daha sakin ve huzurludur.
  • Her zaman ablasından daha anlayışlı olmuş ve hiçbir zaman ablası gibi ailesini üzmemiştir.
  • Türkçe dersinden aldığı not diğer notlarına oranla yüksekti.
  • Yapılacak olan işler, yapılmış olanlardan daha başarılı sonuçlar doğuracak.
  • Kuşlar ve balıklar hayvanlar içinde en çok sevdikleriydi.
  • Yazarın bu kitabı daha önce yazdıklarından içerik olarak biraz farklıydı.
  • En önde oturan bu küçük çocuk yaşıtlarına hiç benzemiyor, yaptığı her davranışla beğeni topluyordu.

7. Soru/Sorulardan Yararlanma


Paragrafta yer alan düşünce, sorulardan yararlanılarak da geliştirilebilir. Bu sorular, okuyucunun dikkatini çekecek nitelikte olmalıdır. Bir soru ile paragrafa başlamak okuyucuyu olumlu yönde etkileyebilir.

Örnek: 

İyi konuşmasını bilen iyi yazmasını da bilirmiş. Konuştuğumuz gibi yazmak olacak iş midir? Yazıda hani bizim konuşmamızın ateşi? Sesimizi de kâğıt üzerinde gösterebilir miyiz? Yazı hiçbir zaman konuşmanın tıpkısı olamaz. Konuşurken karşımızdakine başımız, ellerimizin hareketleriyle sesimizin türlü yükselmeli, alçalmaları ile anlatabildiğimiz şeyleri yazı ile anlatamaz, duyuramayız.


Yazılarımda bu tekniklerden nasıl faydalanabilirim?


Düşünceyi geliştirme teknikleri, paragrafta düşüncenin açılması, genişletilmesi ve ayrıntılandırılmasında kullanılan tekniklerdir. Bu tekniklerin her biri farklı paragraf türlerinde farklı sıklıklarda kullanılabilir veya hiç kullanılmayabilir. 

Bu tekniklerin kullanım dağılımını yazacağınız metne göre planlamanız gerekmektedir. Metinlerinizde ifade edeceğiniz düşüncelere göre hangi tekniği kullanıp kullanmayacağınızı bilmeniz çok önemlidir. Örneğin, bilimsel bir metinde tanımlama, sayısal verilerden yararlanma gibi teknikleri kullanabilirken benzetme tekniğini kullanmazsınız.

Düşünceyi geliştirme tekniklerinin her biri üzerinde ayrı ayrı durulmalıdır. Her biriyle onlarca örnek çalışması yapmanız yararınıza olacaktır. Yapacağınız örnek çalışmalarıyla kendinizi rahatlıkla geliştirebilirsiniz.

Unutmayın ki, yazılı anlatımda her paragraf bir düşüncenin ifadesidir. Birbiriyle ilgili düşüncelerin bir araya getirilmesi, ilgisiz düşüncelerin ayrılması, önemli düşüncenin ve daha az önemli olan düşüncelerin yani düşüncenin ağırlığının belirlenmesi, bir düşünceyi destekleyen veya desteklemeyen düşüncelerin belirlenmesi gibi düşünme süreçleri ile paragraf oluşturma sürecinin beraber yürütülmesi gerekir.

Bir diğer yazım Güzel ve Etkili Cümle Kurmanın 7 Kuralı'nı okumanızı tavsiye ederim.

İyi çalışmalar dilerim.

Yararlanılan Kaynaklar:
*Türkçe Öğretmeni Adaylarının Sözlü Anlatımlarının Düşünceyi Geliştirme Teknikleri Açısından İncelenmesi-Yrd. Doç. Dr. Mehmet KURUDAYIOĞLU
*Ortaöğretim Öğrencilerinin Yazılı Anlatımlarının Düşünceyi Geliştirme Teknikleri Bakımından Değerlendirilmesi-İsmet ÇETİN, Remzi CAN
*Üniversite Öğrencilerinin Tartışmacı Metin Yazma Becerileri-Eyyup COŞKUN, Esra Nur TİRYAKİ





Devamını oku

9 Kasım 2016 Çarşamba

Betimleme nedir? Betimleme nasıl yapılır? Betimleme örnekleri



Bu yazımızda anlatım türlerinden betimleme nedir , betimleme nasıl yapılır sorularına cevap arayacak ve çeşitli betimleme örnekleri inceleyeceğiz.

Betimleme nedir?


TDK'ya göre betimleme: "Tasarlama, bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma, göz önünde canlandırma, tasvir. " anlamındadır.

Betimleme, bir nevi varlıkların, durumların özelliklerini resim çizer gibi anlatmadır. Bir başka deyişle okuyucuya göremediği varlığı yazıyla göstermek, yazıyla varlığın fotoğrafını çekmektir. Yalnız asla düz bir anlatım değildir. Betimleme, anlatmak istediğimiz varlığı bir başka boyuta büründürerek duyulara hitap etme sanatıdır.

Betimleme nasıl yapılır?


Bir kalemi herkes eline alıp resim çizebilir. Yalnız kimisi cin ali çizebilirken kimisi de kalemi adeta konuştururcasına bir kişinin portresini birkaç dakikada en ince ayrıntısına kadar resme dökebilir. Betimlemede de aynı durum söz konusudur. Kimisi bir nesneyi birkaç kelimeyle yüzeysel olarak anlatabilirken kimisi de bir nesneyi en ince ayrıntısına kadar sayfalarca insanın duyularına aks ettirircesine anlatabilir.

Betimleme yapmak, yazma çalışmalarının hepsinde olduğu gibi çok çalışma ve emek gerektiren bir mevzudur. Çünkü başta ifade ettiğim gibi o sadece düz bir anlatım biçimi değil sanatsal bir üründür. Bu söylediklerimden hareketle betimlemenin nasıl yapılacağıyla ilgili hususları maddelerle özetlemek istiyorum:

1. Betimleme gözlemlere dayanır. Kişinin gözlemlerindeki başarı bu anlatım tarzında da doğal olarak başarıyı arttırır. Gözlem yeteneğinizi geliştirmeye bakın. Nesnelere sıradan değil de nesnelerin farklılıklarını yakalamak amacıyla bakın. Örneklere göz atalım:

Örnek1: Kasabanın bu yolu şeftali bahçelerinin arasından ırmağa gidiyordu.

Örnek2: "Irmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi."  -Şeftali Bahçeleri-


Birinci örnekteki betimleme sıradan bir betimlemedir. Yol, sıradan bir biçimde anlatılmıştır. Refik Halit Karay'ın hikayesinden aldığımız ikinci cümlede dikkat ederseniz yol, edebi bir biçimde ve duyuları harekete geçirecek minvalde betimlenmiştir. Bu iki örnekte gözlem ve gözlemi cümleye dökmedeki farkı açıkça görebilirsiniz.

2. Betimlemeyi sadece dış görünüşün kelimelerle resimlenmesi olarak düşünmemek gerekir. Bu, okuyucunun zihninde imaj oluşturmaya yarar. Diğer yandan bütün duyu organlarını da harekete geçirecek heyecanlar betimleme yoluyla yaratılabilir. Buradan hareketle betimlemeler edebi betimleme ve fikir ağırlıklı betimleme olarak ikiye ayrılabilir. Edebi betimleme özneldir ve anlatıcının konuyu duygu ve yorumlarını katarak kendinde uyandırdığı intibalara göre anlatması esasına dayanır. Fikir ağırlıklı betimleme nesneldir, konunun kişisel yorum katmadan olduğu gibi anlatılmasıdır. Burada bizi ilgilendiren kısım edebi betimlemedir.

3. Betimlemede ayrıntıların seçimine özellikle dikkat etmek gerekir. Anlatılacak olay, mekân, nesne ya da durum hakkındaki bütün ayrıntıların betimlenmesi okuyucuyu sıkabilir. Fazla ayrıntı konuyu, asıl anlatacağımız mevzudan uzaklaştırır ve yazımız bıkkınlık veren bir hal alır. Ayrıca ana konumuza dönmekte zorlanabiliriz.

4. Betimlemeler okurun seviyesine uygun olmalıdır. Çocuklara hitap ettiğiniz bir yazınızda uzun cümlelerle yaptığınız ağır betimlemeler hedef kitlenize uygun değildir. Örneğin:

"Her sabah Çarşı Camii`nin arkasındaki harap zaptiye ahırlarının önünden, bir serçe sürüsü gibi, cıvıl cıvıl neşeli geçerdik. Okul biraz daha ileride, alçak duvarlı, oldukça geniş bir avlunun ortasında idi. Bir kattı, etrafında yükselen büyük kestane ağaçlarının birbirine karışmış koyu gölgeleri bütün çatısını kaplardı. (Ömer Seyfettin- Falaka)"

Çocuklara hitap eden Falaka hikayesinde yazar onların anlayabileceği seviyede betimlemelere yer vermiş.

5. Betimleme yapma hususunda kendinizi geliştirmek için bol bol yazma çalışması yapın. Masanızdaki kalemliği, yerde duran bir terliği, duvarınızda asılı olan bir tabloyu vs. gibi şeyleri betimlemeye çalışın. Farklı zamanlarda aynı şeyleri farklı cümlelerle yeniden betimleyin. Aradaki farkı ve gelişmeyi hissedeceksinizdir.

6. Her zaman söylediğim gibi okumak yine yazmanın en önemli ilacıdır. Ustaca yapılmış betimlemeleri özellikle okuyucağınız hikayelerde inceleyebilirsiniz.

7. Son olarak mümkün mertebe betimlemelerinizi çok uzun cümlelerle yapmayın.


Betimleme örnekleri


Usta yazarlardan alıntıladığım betimleme örneklerini sizlere yardımcı olması düşüncesiyle paylaşmak istiyorum:

Örnek1:

Büyükada’da, Temmuz ibtidası. Öğle üstü. Güneşin eriyip toprakları, yaprakları kavrayıp kavurduğu, yalayıp parlattığı bir gün. Gökten dökülen sıcak, yanakları yakıyor göğüsleri eziyor nefesleri tıkıyor. Elle tutulabilir bir alev haline geliyor. Ortalık gözleri kamaştıracak derece aydınlık… Karşıdaki çamlar yanık, siyah bir leke gibi duruyor. (Ahmet Hikmet Müftüoğlu-Üzümcü)

Örnek2:

Irmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi. Haziran içinde bile taşkın dere ayaklarının çamurlu, ıslak tuttuğu bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, kızgın güneş, ağaçların tepelerinde meyveleri pişirirken, nemli toprakta birbiri arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. Suların serinliği, taze ot kokusu, gölgelik ve bereket içinde bahar bu bahçelerde tâ kışa kadar uzanıp giderdi. (Refik Halit Karay-Şeftali Bahçeleri)

Örnek3:

Arkada soğuk bir sonbahar göğü çizili; ötelerde, sıradağlar üstünde kaçan bulutları kovalayan rüzgar.

Önde, kurumuş pelinlerle kaplı bozkır, son yağmurlarla ıslanmış, kararmış yol; iki yanında kırık çalılar. Çamurlu yolda iki yolcunun ayak izleri durmakta. Yol uzaklarda silinip giderken izler de belirsizleşiyor. Birer adım daha atsalardı, çerçevenin arkasında kaybolacaklardı sanki.(Cengiz Aytmatov-Cemile/Elips Yayınları)

Örnek4:

"Bahçe. Parlak bahar güneşi. İçerinin renklerinden ve kokusundan birdenbire ayrılan tatlı bir parlaklık, çamların yeşili ve taze tabiat kokusu. Uzakta, çamların altında, beyaz entarili hastalar derinliklere doğru gitgide küçülen, yumuşak hayaletleriyle uzanmış, güneşleniyorlar. Koğuşlardan birinin penceresinden hasta bir çocuğun söylediği türkü geliyor. Kumlu yolda yürüyen ayakların çıtırdısı. Ve her an çamların karaltıları arasında ansızın beliren bir beyazlık.(Peyami Safa-Dokuzuncu Hariciye Koğuşu/Ötüken Yayınları)

Bu örnekleri daha önce başka bir yazımda paylaşmıştım ancak bu konuda da iyi örnekler olduğunu düşünerek paylaşma ihtiyacı hissettim.

Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Edebi Metin Oluşturmada Farklı Bir Yöntem yazımı okuyarak yazma konusunda yeni fikirler edinebilirsiniz.

Yararlanılan Kaynaklar:
Türkçe Eğitiminde Anlatım Tarzları - Arş. Gör. Özay KARADAĞ



Devamını oku